Brugge, masalsı bir ortaçağ kenti adeta. Yüzyıllardır dokunulmadan öylece zaman durmuş gibi. Şirinliğine diyecek yok. Öte yandan, turistik şehir değil de nefes alan şehir görmek istiyorsanız Belçika’da Antwerp ve Ghent öneriliyor. Fakat turistik gezilerde ilk akla gelen, Brüksel ve Brugge oluyor, tıpkı bizimki gibi.
Ulaşım:
Brüksel ve Brugge arası trenle 1 saat kadar sürüyor. Tren saatlerine şuradan ulaşabilirsiniz: http://www.belgianrail.be/en
Tren istasyonundan şehir merkezine yürüme mesafesi 15 dakika kadar sürüyor. Bu yol için sanıyorum otobüs de var ama yürümenizi tavsiye ederim. Bu sayede güzel arnavut taşlı yolları ve sevimli binaları görebilirsiniz.
Brugge için 1 gün ayırmak yeterli. Biz bir gece uygun fiyatlı bir hostelde konakladık mecburiyetten. Ama aslında bir günde her şeyi görebileceğiniz bir yer.
Yazı Başlıkları
Grote Markt
Şehrin meydanı diyebiliriz. Eski tarihi binalar, faytonlar, arnavut kaldırımlar ile size kendinizi tarih içinde hissettiren yeri. Bu çevrede görebileceğiniz şeyler, çan kulesi Belfort, hemen yanındaki daha ufak olan Burg Meydanında bulunan Kutsal Kan Bazilikası ve belediye binası denilebilir.
Belfort Çan Kulesi
Brugge’ın en yüksek yapısı bu çan kulesi. 47 tane çan bulunuyor. 366 basamak çıkarak tepesine ulaşıp şehre kuşbakışı bakmanız mümkün. 2016 itibariyle giriş 10 Euro kişi başı. 9.30 – 18 arası açık.
Burg Meydanı
Burada dikkat çeken binalardan biri eski belediye binası olacak. Duvarlarında pek çok tablo asılı, görmek isteyebilirsiniz. Binanın yapılış tarihi 1300lere kadar uzanıyor. Bir diğer yapı ise Kutsal Kan Bazilikası. Yerin altına indiğiniz ufak bir kilise. Rivayete göre İsa’nın kanından bir tüp burada bulunduğu için bu şekilde adlandırılıyor.
Aşıklar Gölü ve Kanallar
Şehir küçük olduğundan kısa sürede sokakları turlamanız mümkün. Şehir merkezinin biraz dışına çıkarak kanalları ve parkları görmelisiniz. Şehri güzel yapan bir başka şey bunlar çünkü. Şehrin en romantik noktası olacağı düşünüldüğünden göle böyle bir isim verilmiş, yoksa gerçek ismi Minnewater. Bu çevrede dolaşırken kuğuları görebilir, kanallarda güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. Burada bulunan bir başka park ise Sessizlik parkı idi. Bu parkta dolaşırken konuşmak yasak. Parkın girişinde ise ufak bir eski ev bulunmakta. Sahibi burayı müze yapmış. Sembolik bir fiyata girip evin eski biçimini ve buradaki yaşamın geleneksel halini görüyorsunuz. Örneğin, eski masalar, sandalyeler, danteller (evet Brugge’da danteller ünlü) ev eşyaları bulunuyor.
Bizim Kadın Kilisesi (Church of Our Lady)
Bence buraya kadar gelip kesin görmeniz yer bu kilise, zira içerisinde orijinal bir Michelangelo eseri, “Madonna and Child” bulunuyor. Çok büyük bir şey değil boyut olarak ama mühim bir sanat eseri. Kilisede başka tablolar ve heykeller de var, bunlar da ilginç. Biz gittiğimizde restorasyon olduğundan yarı fiyatına girmiştik. Binanın her noktasına ulaşmak mümkün olmasa da önemli eserleri görmek imkanı hala baki.
Brugge ile ilgil genel intibam şu oldu, burası fazla turistik bir yer. Karşılaştığınız kimse lokal değil. Asıl yerlileri şehrin dışında oturuyorlar, merkezinde değil. Görmek için sevimli bir yer, vaktiniz varsa elbette ki gidin. Ancak ben kendimizi Brüksel’e attığımızda “Oh be sonunda şehir hayatı” dediğimi hatırlıyorum.