Brüksel, Avrupa’nın başkenti denen Belçika başkenti. Avrupa başkenti denmesinin sebebi ise pek çok Avrupa kurumunun burada bulunması. Bu nedenledir ki, kısa zaman önce vahim bir terör saldırısının hedefi oldu. Bu saldırıdan yaklaşık 2 ay önce Brüksel’de bulundum ve hatta patlamanın olduğu hava limanında bir gece uyumuştum. O nedenle saldırının hava limanında olduğunu öğrenmek benim için bir nevi şok edici oldu. Bu yazıda Brüksel gezimizin notlarından ve bu atmosfere ilişkin de gözlemlerimden bahsedeceğim.
Ulaşım
Brüksel’e Berlin’den Ryan Air ile gidiş dönüş toplam 20 Euroya seyahat ettim. Berlin’den Ryan Air uçuşları Schönefeld’den gerçekleşiyor. Brüksel’e indiğimizde hava yağmurluydu. Planımızı önce Brugge’a geçmek, burada bir gece kalıp sonra Brüksel’i gezmek üzerine yaptık. Brüksel havalimanından çıkmadan önce ufak da bir keşif yaptık. Son gece kalacağım için nerede uyuyabilirim diye biraz bakındım. Brüksel Zaventem bu konuda uygun bir hava limanıydı. Buna son kısımda geleceğim. Brüksel hava limanından tren ile Brugge’a geçtik. 1,5- 2 saat civarı sürdü yol. Hava limanından çıkarken ilk defa gördüğüm bir uygulama, vergi ödemesiydi. Makineden tren bileti alırken bu vergiyi de üzerine ekliyor. Ne kadar bakınsak da bundan muaf olmanın bir yolunu bulamadık.
Şehir Merkezi & Meydan
Brüksel’e indiğimizde akşam saatiydi. Brugge’dan trenle vardığımız için, tren garından kalacağımız yere gidecektik. Tren garı şehrin tam merkezinde bulunuyor. Önünden de otobüsler kalkıyor. Biz bir öğrenci evinde, arkadaşın arkadaşında kaldık. Evleri üniversiteye çok yakındı ve otobüsün ilk durağından neredeyse son durağına kadar gittik. Otobüste yer boşaldığında arkadaşım buraya geçip oturdu. Bu sırada da çantasını otobüsün körüğünün önüne bırakmıştı. Yani sadece 2 metre kadar çantadan uzaktaydı ve otobüs koltuğu da hafif yerden yüksekti. Bu sırada bir genç çantanın bize ait olduğunu anlamadığı için, çantayı başı boş zannedip bir anda panikle çantaya doğru yönelip şoföre gidecekti. Bu arada durumu ben fark edince arkadaşıma işaret ettim ve o da çocuğu durdurdu. Bu an, insanların nasıl tetikte olduğunun bir göstergesiydi.
Eve vardığımızda kısa bir sürede hazırlanıp kalacağımız arkadaşlardan tavsiyeler alıp kendimizi dışarı şehir meydanına attık. Şehrin büyük bir meydanı var ve bu meydanda Grand Palace bulunuyor. Gece aydınlatmaları gerçekten çok güzel. Gene başka güzel bir yapı ise Hotel de Ville. Çarşının geri kalanı ise buranın çevresinde şekilleniyor. Avrupa Parlamentosu’na gitmek ya da Atomium’u görmek isterseniz buralar biraz daha uzakta.
Akşam çarşıya inip patates kızartması ile atıştırdıktan sonra, Belçika Biralarını denemek üzere ev sahibelerimizin bize tarif ettiği sokağı aramaya koyulduk. Sokak biraz Nevizade’ye benzer bir yer. Delirium bira çeşidinin ve diğer çeşitlerin de satıldığı pek çok bira cafe var. Biz Delirium Cafe adında olan bir tanesini seçtik. Mekanın kapısının tam karşısında ise İşeyen Kız (Jeanneke- Pis) heykeli vardı. Manneken Pis- işeyen çocuk Brüksel simgelerinden biri. Kız heykeli ise bunun tamamlayıcısı gibi yapılmış ancak anladığımız kadarıyla mekan tarafından yaptırılmış. Biraz tanıtım için yani.
Biralar
Belçika’da denenebilecek pek çok bira çeşidi vardı. En ünlüleri Leffe marketlerde en çok denk geleceğiniz aşina olduğumuz marka iken, Delirium ise adına kafeler kurulan maskotu pembe fil olan alkol oranı yüksek bira. Bana biraz ağır geldiği için bitiremedim. Gene de tatmadan dönmek olmazdı. Bunun haricinde kırmızıdan beyaza, aromalılara kadar pek çok çeşidi barmene danışarak ya da bütçenize göre tadarak sipariş edebilirsiniz.
Akşam eve dönerken karnımız acıkınca bu kez waffle aldık. Sade waffle yalnızca 1 Euro. Bunun üzerine tatlı soslar veya meyveler ekleyebilirsiniz.
Gezilecek Yerler
Avrupa Parlamentosu ve Atomium uzakta bulunduğundan ve metro biletine para vermek istemediğimizden gitmedik. Ancak hava alanına giderken aktarma yapmam gerekiyordu ve buradan aktarma yapınca önünden geçerken Parlamentoyu gördüm. İkinci patlamanın olduğu metro durağı da oradaki metro durağıydı.
Parlamentonun sıkıcı olacağını düşünebilirsiniz ancak turistler için interaktif bir müze hazırlanmış, epey öneriliyor. Atomium ise şehrin simgesi olan bir yapı. Atom şeklinde olduğu için bu ismi almış.
Şehrin merkezinde bulunan yerlere gelirsek, Manneken Pis bunlardan biri. Yapılışı ile ilgili kesin bilgi pek yok. Başında toplanan turistlerden dolayı sokağın başından yaklaştığınızı anlıyorsunuz.
Kiliseleri seviyorsanız Saint Michel et Gudule Katedrali’ne gidebilirsiniz. Yeşil bir alan ziyaret etmek isterseniz de Belçika Kraliyet Sarayı’na gidip devasa bahçesini görebilirsiniz.
Gidilebilecek müzeler ise, Karikatür Müzesi, 3 temel bölümden oluşan Kraliyet Güzel Sanatlar Müzesi, Oyuncak Müzesi, Müzik Enstrümanları Müzesi, Miniatürk’ün Avrupa versiyonu Mini Europe olabilir.
Ne Yenilir, Ne İçilir?
Brüksel’de aslında gezmekten çok tadacak şey fazla gibi. Waffle, çikolata, patates kızartması, midye ünlü yiyecekler. İçecek olarak da elbette bira.
Çok karşılaştığım başka bir şey ise, marketlerdeki Douwe Egberts kahve makineleri oldu. Bu sevdiğim bir marka ve Almanya’da paketlerini pek görmediğim için dönerken bir paket filtre kahve aldım.
Çarşının içinde gezerken bol bol çikolata dükkanı göreceksiniz. Satın almak çok pahalı olabilir ama bazısı turistlere ikramda bulunuyor. Bu şekilde ağzınızı tatlandırabilirsiniz.
Dönüş
Dönüşte ise uçağım erken bir saatte olduğundan gece Belçika Zaventem hava limanında uyumaya karar verdim. Önce 11 gibi hava limanına gittim. Girişte bir Starbucks vardı ve 24 saat açıkmış. Burada bir kahve ile telefonumu şarj ettim. Kitap okudum ve dizi izledim. Bir ara tuvalete gitmek istedim ve çantamı da taşımak istemiyordum. Ancak çantayı bırakmak akıllıca olmazdı çünkü bomba muamelesi yapılabilirdi. Bu sebeple de bartendera gidip iki dakikada dönceğimi söyledim. O ise, “burada bırakamazsın yanında götür içinde bomba var mı yok mu bilemem” dedi. İlk başta kızdım, bombacı gibi halim mi var diye. Öte yandan, kendi açısından haklıydı. Ancak girişte güvenlik taraması olmadığından aslında çantamı yanımda götürüp geri yine onunla dönmem açısından pek fark da yoktu. Sonuçta böyle bir kötü niyetli olsam, çanta başlı başına her türlü bir sorun olacaktır.
Orada bulunduğumuz sürede, bol bol asker gördük. Garda da havalimanında da ellerinde büyük silahlarla dolaşıyorlar. Sivil olmadıkları için koca silahları insanın gözüne sokmaları günlük hayatta tedirgin edici oluyor elbette. Paris bombacılarının Brükselli çıkması üzerine bu kadar önlem alındığını anlatmıştı bize arkadaşlar. Vahim olan, önlem alınmasında haksız bir durum olmamasıymış.
Saat 3 gibi uykum gelince, güvenlik kontrolünden geçip kalkış alanına gittim. Departure kısmında uyumaya elverişli kocaman koltuklar bulunmaktaydı. Ben de birine kıvrılıp uyudum. Yattığım yer tam duty free shop önü olunca sessiz değildi pek ama gene de dinlenecek kadar uyuyabildim. Hava limanı devasa bir yapı ve uyuyanları da düşünmüşler. Hareket ise gece gündüz bitmiyor. Buradaki deneyimimi ise, sleepinginairports.net sitesine yazdım. Çok yaratıcı bir fikir bu site. Eğer hava limanında yatma fikriniz varsa, bakmak şart. Yorum bırakmak ise sizden sonrakiler için ışık tutucu olacaktır.
Nihayet, erken bir saatte uçağa binip Berlin’e döndüm.
Saldırıyı öğrendiğim gün ise buradaki anılarım gözümde canlandı.